Filistin Devlet Başkanı Abbas'ın ziyareti neden önemli?

“Siyasetçilerimiz sayın Abbas'a Türkiye'nin Filistin halkıyla tam bir dayanışma içinde olduğunu açıkça söz etmelidirler.” diyen Doç. Dr. Ali Demir, Türkiye’nin, Müslüman bir ülke olarak hem Filistin halkıyla dayanışma içinde hem de bir hukuk devleti olarak bütün mağdurların yanında olmasının ehemmiyetine işaret etti.

Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Siyaset Bilimi ve Memleketler arası Münasebetler Kısmı öğretim üyesi Doç. Dr. Ali Demir, Filistin Devlet Lideri Mahmut Abbas’ın gerçekleşecek Ankara ziyaretini kıymetlendirdi.

Abbas, Genel Kurul’da yapacağı konuşmada İsrail’in Gazze zulmü anlatacak

Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bütün Türkiye’ye sesleneceğini lisana getiren Doç. Dr. Ali Demir, “Abbas, hem NATO üyesi, Avrupa Birliği’nin kıymetli aday adayı ve hem de Filistin’de karar sürmüş Osmanlı devletinin mirasçısı Türkiye’den dünyaya sesini duyuracak. Abbas’ın Genel Kurul’da yapacağı konuşmasında İsrail’in Gazze zulmü, Hamas lideri İsmail Haniye’nin katledilmesi, büyük güçlerin, bölge devletlerin ve öbür milletlerarası aktörlerin bu savaşa karşı yansılarını ele alınması bekleniyor. Abbas’ın konuşmasında Filistin halkına karşı sürdürülen bu savaşın hiçbir kritere nazaran adil olmadığını ve memleketler arası hukuka haykırı olduğunu dillendireceği düşünülmektedir.” dedi.

Netanyahu’nun, ABD Kongresi'ndeki konuşması neyi anlatıyor?

Savaşın, Hamas’ın 7 Ekim 2023 tarihinde İsrail’e taarruzuyla başladığını hatırlatan Doç. Dr. Ali Demir, “İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD Kongresi'nde yaptığı konuşmada, Hamas'ın tecavüzcü ve katillerden oluştuğunu tez ederek, Gazze'deki savaşın dünyanın güvenliği ve adaleti için gerekli olduğunu savundu. Netanyahu konuşmasında Filistin halkına karşı yürütülen bu toptan yok etme stratejisinin berbatlığa karşı Tevrat’taki adalet anlayışının savunulmasıyla ilgili olduğunun izlenimini verdi.” diye konuştu.

“Siyonist anlatı tek sözle yanlıştır”

İsrail ve Filistin ortasındaki çatışmanın Tevrat ve İncil'den hak savlarıyla ilgili olduğuna dair bir anlatının var olduğunu lisana getiren Doç. Dr. Ali Demir, şöyle devam etti:

“Buna nazaran İsrail ‘Tanrı tarafından yalnızca Yahudi halkına vaadedilen topraklardır ve burası İsrail halkı ülkesinden kovulana dek yalnızca İsrail halkının evidir’. Lakin Müslüman Osmanlı İmparatorluğu bu gerçeği değiştirmek istemiştir. Osmanlının çökmesi, Birinci Dünya Savaşı ve bilhassa de İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, dünyanın dört bir yanına dağılmış olan Musevilerin artık topraklarına dönme vaktinin geldiği fikri ortaya atılmıştır. Bu Siyonist anlatı tek sözle yanlıştır. Çünkü İsrail, Tevrat ve İncil sayesinde değil, bir ulus devlet olarak büyük güçlerin sayesinde, onların tesir alanında kuruldu. Büyük güçlerden bağımsız devlet kurmak ve savaşlar sürdürmek mümkün değil.”

Filistinlilerin İsrail işgaline karşı direnişinin tarihi…

Günümüzde büyük güçlerin tesir alanı dışında kalan hiçbir savaşın olmadığını da vurgulayan Doç. Dr. Ali Demir, “Ve bildiğimiz üzere savaş diğer araçlarla yürütülen siyaset olarak tanımlanıyor fakat günün sonunda tekrar de mühimmatla yürütülüyor. İsrail de kuruluşundan bu yana bu mühimmatları örneğin İngiltere ve ABD'den almıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünden bu yana, büyük güçler İsrail'e Yahudi göçünü güçlü bir biçimde desteklemiştir. Arap ülkesi yavaş yavaş Yahudi yüklü bir devlete dönüştürülmüştür. Filistinlilerin İsrail işgaline karşı direnişinin tarihi Tevrat ve İncil'de anlatılan bir Yahudi öyküsü değil, İsrail'in büyük güçlerin yardımıyla Filistin'i sömürgeleştirmesidir. İşte tam da bu nedenle Netanyahu sivillere karşı her açıdan orantısız olan bu savaşı meşrulaştırırken dünyanın dört bir yanındaki dindarlar, dindar Museviler değil fakat ABD'li siyasetçiler ayakta alkışlıyordu.” diye konuştu.

Türkiye, Müslüman bir ülke olarak Filistin halkıyla dayanışma içinde

Halkının çoğunluğu Müslüman olan bir ülke olarak Türkiye’nin, bu anlamsız ve şuursuz savaş periyodunda iki farklı yüzüyle tek bir kişilik rolünü üstlenmesi gerektiğine işaret eden Doç. Dr. Ali Demir, şöyle devam etti:

“Siyasetçilerimiz sayın Abbas'a Türkiye'nin Filistin halkıyla tam bir dayanışma içinde olduğunu açıkça söz etmelidirler. Lakin Türkiye’nin bu dayanışması yalnızca din kardeşlerine değil, orada yaşayan her sivile. Türkiye, tıpkı Brezilya, Kolombiya, İspanya, İrlanda ve Güney Afrika üzere çağdaş bir devlet anlayışı gereği de Filistin halkının yanında. Türkiye, Müslüman bir ülke olarak hem Filistin halkıyla dayanışma içinde hem de bir hukuk devleti olarak bütün mağdurların yanında. Başka bir deyişle, Türkiye bu savaşta bütün mağdurlarla dayanışma içindeyken savaşı tetikleyen bütün çıkar kümelerine karşı aralı olmalıdır. Buradaki aradan kastedilen, dini etik kodların dışına çıkıp, devlet olma geleneğiyle çağdaş hukuk ve kozmik ahlak prensiplerin gerektirdiği çerçevede hareket etmektir. Türkiye’nin, bilhassa sivillere yardım kelam konusu olduğunda Filistin halkıyla dayanışma içinde olması gerektiği fikrindeyim. Dindaşlarımızı bu kara günde mukadderatlarına terk etmek kabul edilemez.”

Hamas, 7 Ekim 2023 akınıyla İsrail’i şahsen kendi topraklarında yendi

Bununla birlikte, savaşın iki tarafı gerektiren bir irtibat biçimi olduğunu da belirten Doç. Dr. Ali Demir, sözlerini şöyle tamamladı:

“89 yaşındaki Abbas’ın temsil ettiği Filistin Kurtuluş Örgütü ve anlaşmakta zorluk çektiği Hamas bu irtibatın taraflarıdır. Abbas, konuşmasını hem savaşın tarafı olan Hamas örgütünün aykırısı ve hem de mağdur Filistin halkının temsilcisi olarak yapacaktır. Hamas, 7 Ekim 2023 akınıyla İsrail’i şahsen kendi topraklarında yenmiş ve Müslümanların, Filistin halkının haklı davasının yanında olan herkesin gözünde saygınlık kazanmıştır. Türkiye’nin, Filistin halkıyla dayanışma içinde; lakin Filistin Kurtuluş Örgütü'nün tepkisizliği ve Hamas'ın aksiyonları karşısında demokratik hukuk devletinin gerekliliği çerçevesinde bir siyaset yürütmesinin bölge güvenliği açısından değerli olduğunu düşünüyorum.” 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı